Quantcast
Channel: Bir Bazı Şeyler » Nazım Hikmet
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3

Ahmet Haşim, Türk edebiyatı, falan, filan, yani…

$
0
0

İstikbalden bildiriyorum: o devrin adı hakkaten de Haşim devri.

Nurullah Ataç’ın öngörüsüydü, Ahmet Haşim’in kendi dönemine olan yenilikçi etkisini kastederek, istikabalin sanat tarihinde, içinde bulundukları devir “Haşim devri” olarak geçecek diyordu; şimdi istikbalden geriye dönüp bakıyorum da, o devrin adı hakkaten de Haşim devri. Ama maalesef Yahya Kemal’in resmi edebiyatın silsile halinde boy vereceği Tanpınar ve devreleri aracılığıyla seleflerine kendisini çok büyük bir şair, Türk edebiyatının ve Türk estetiğinin asıl damarını bulmuş biri, adeta tanrılardan ateşi çalmış bir Premetheus gibi lanse etmesi, bu şekilde kendini resmi Türk edebiyat çevrelerine implant etmesi Haşim’in etkisinin gerçek anlamıyla kavranmasını engelledi. Ortaokul Türkçe mantığıyla Haşim’i devamlı yerdi, kendini yukarı çekmeye çalıştı. Halbuki “Hatalarım üslubumdur” anlayışını kavrayabilmekten alabildiğine uzaktılar, ki Haşim dilin gelişiminin yanlışa yakınsayan kullanımlarla zenginleştiğini bir iki yerde çıtlatmıştı kontra olarak. (Yahya Kemal’in Tanpınar aracılığıyla İslami çevrelere de yayılması olayına daha önce de burada değinmiştik.)

Haşim Türkiye’de modern edebiyatın başlangıcıdır. Şu anlamda: edebiyata “insan”ı getiren Haşim’dir. Onun öncesinde edebiyatta insan bir remiz olarak vardır. Mesela kadın vardır ama bütün kadınlar tek bir kadın idea’sıdır. İnsan olarak şu ikili vardır: bir yanda sevip de aşkına karşılık bulamayan erkek (fix) diğer yanda da vefasız sevgili. Sadece insan değil, doğa da yoktur eski edebiyatta, doğa Haşim’de de yoktur, doğayı edebiyata kim soktu, o ayrı. Korkan, çekinen, sıkıntılar yaşayan insan, edebiyatta Haşim’den önce bulunmaz. Bu kulvar ondan sonra Necip Fazıl, Cahit Sıtkı, İlhan Berk ve İkinci Yeni kanalından ilerledi.

Modern Türk şiirindeki diğer damar da Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Nazım Hikmet kanalında ilerleyen toplumsalcı damar. Bu iki damarın öpüştüğü yerde de İsmet Özel çiçek gibi açıyor.

Haşim’in ikinci ve asıl gözlerden kaçan çocuğu koyma olayı düzyazı semalarında meydana gelmiştir. Türkçe düzyazıda bence birinciliği Ahmet Haşim ve Cemil Meriç paylaşır, bunların hemen arkalarından da Falih Rıfkı gelir.

Türk şiirinin iki damardan ilerlemesi gibi düzyazı da iki kanaldan ilerliyor, birincisi “ağır katarlar” grubu. Cemil Meriç’in Tanpınar’ın üslubunu tanımlarken kullandığı bir sıfattı herhelde bu “ağır katarlar”, ama bir ihtimal Cenap Şahabettin’in Muallim Naci için kullandığı bir sıfat da olabilir. Hantal tren anlamında, uzun ve sıkıcı, kıvrak olmayan cümlelere gönderme olarak. Neyse, bu ilk “hantallar” grubuna şunları alıyoruz: Muallim Naci, Tanpınar ve bilumum “Türk edebiyatı çevreleri”.

Diğer tarafta Cenap Şahabettin’in açtığı “kıvrak” kanaldan ilerleyenler: Süleyman Nazif, Ahmet Haşim, Refik Halid, Falih Rıfkı, Cemil Meriç… Bu ikinci grup candır agalar.

Lafı çok uzattım ama Haşim tam merkezi konumda olduğu için, Ahmet Haşim üzerinden Türk edebiyatının omurgasını çıkarmak hem çok rahat, hem de Haşim’i anlamak bakımından bir gereklilik.  Hatta adam gibi bir Haşim biyografisi bütün bir Cumhuriyet edebiyatını ümüğünden yakalar.

Son olarak, Haşim, Refik Halid’le beraber ilk “sivil” mainstream edebiyatçıdır da. Üçbeş falsosu çok görülmemeli çünkü o devirde o  kadarını da yapmadan hayatta kalmak zordu. Refik Halid mesela bunun karşılığını Yüzellilikler listesinde, sürgünde yaşayarak gördü ve gerçek değeri hep hasır altı edildi. Ve maalesef arkasında Nazım Hikmet ya da Necip Fazıl’ın olduğu gibi bir kitlesi olmadığından, bu “hakkı yenilmişliği” dahi teslim edilmedi.

Cumhuriyet dönemi edebiyatçıları Yahya Kemal’den Tanpınar’a, Yakup Kadri’den Orhan Veli’ye, Nurullah Ataç’tan Falih Rıfkı’ya, devletin resmi birer ajansı gibiydi, her biri gönüllü birer mürid gibi devletin ideolojisinin taşıyıcısı ve yapıcısı oldular. Falih Rıfkı ve Tanpınar zaten adeta birer ideolog konumundaydı. Doğası gereği yaratıcı bir ışığın parlamasına imkan olmayan böyle bir ortamda Haşim, bir nefes borusu gibidir.

Haşim’in yazılarına bakılınca diğerlerinin dar kafalılığı ve sıkışmışlığına mahkum olmayan, dünyası gayet geniş bir “estet”in varlığını görürüz, buna ek olarak da political incorrectness olayının da Türkiye’deki ilk meyvelerini veren kişidir. Aslında başka bişey yazacaktım, uzayınca araya kaynadı.



Viewing all articles
Browse latest Browse all 3

Latest Images